Gamze Taşcıer: “İktidarın Çocuklara Bıraktığı Miras Çok Ağır, Çocuklarını Korumayan Bir Ülke Geleceğini De Koruyamaz”

20.11.2025

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Emek Büroları Koordinatörü Gamze Taşcıer, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Taşcıer, “2003’ten bu yana 107 bin çocuk iş kazası geçirdi; Türkiye’de her iki saatte bir çocuk işyerinde yaralanırken, iktidar çocukları korumak yerine daha erken yaşta işgücüne sürükleyen politikaları savunmaya devam ediyor.” dedi.

Taşcıer'in açıklaması şöyle:

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, her çocuğun yaşam, eğitim, korunma ve güvenli bir gelecek hakkına sahip olduğunu hatırlatmaktadır. Bu haklar bir lütuf olmadığı gibi devletlerin yerine getirmek zorunda olduğu temel yükümlülüklerdir. Ancak Türkiye, 23 yıllık AKP ve Erdoğan yönetimlerinin izinde bu yükümlülüklerden giderek uzaklaşmakta; çocuklar hem yoksulluğun baskısı altında hem de siyasi tercihlerle şekillenen bir sömürü düzeninin içinde geleceksizleştirilmektedir.

“GÜVENCESİZ GELECEK OLAĞANLAŞTIRILDI”

SGK verilerine göre 2003-2024 yılları arasında iş kazası geçiren 17 yaş ve altı çocuk sayısı 107 bindir. Bu çocukların 8.163’ü 14 yaş ve altındadır. Bir ülkenin geleceği açısından kabul edilebilir hiçbir tarafı olmayan bir gerçekle karşı karşıyayız. Her yıl yaklaşık 4.864, her gün 13 çocuğun iş kazası geçirdiği anlaşılmaktadır. Daha da çarpıcısı, Türkiye’de her iki saatte bir çocuğun iş kazasına uğradığı bir düzenle karşı karşıyayız. İSİG Meclisi verilerine göre 2025 yılı içinde işyerlerinde 81 çocuk işçi hayatını kaybetti. Şanlıurfa Bozova’da, bir marangoz atölyesinde işkence ve taciz sonucunda yaşamını yitiren Muhammed Kendirci ile bu sayı 82’ye çıktı. Ölenlerin 4’ü MESEM öğrencisi, 7’si stajyer; diğerleri ise denetimsiz, kayıt dışı ve kontrolsüz ortamlarda çalıştırılan çocuklardı. Bu tablo, Türkiye’de çocukların karşı karşıya kaldığı risklerin boyutunu açık biçimde göstermektedir. Kocaeli Dilovası’ndaki parfüm tesisinde meydana gelen patlamada 3’ü çocuk 6 kadının yaşamını yitirmesi de, çocukların iş yaşamına itilmesinin ne kadar ağır sonuçlara yol açtığını net biçimde ortaya koymaktadır.

“KORUMUYOR, ÜRETİME SÜRÜKLÜYORLAR!”

Çocukları korumak yerine üretim süreçlerine daha erken çekmeyi teşvik eden politikaların, mesleki eğitim adı altında çocuk emeğini büyüten uygulamaların ve çocukların piyasaya daha erken katılmasını savunan açıklamaların, bu ağır tablonun oluşmasında ciddi bir payı vardır. Bir devlet çocuklarını koruyamadığında, aslında kendi geleceğini tüketir. Bizim için mesele rakamlardan ibaret değildir; bu ülkenin çocuklarının güvenli, sağlıklı ve nitelikli bir eğitim ortamında büyümesi birinci önceliktir.

“ÇOCUK EMEĞİNİN KURUMSALLAŞTIRILMASI İDEOLOJİKTİR”

AKP iktidarının son yıllarda attığı adımlar, çocukluğu korumak yerine çocuk emeğini büyüten bir yapıya işaret etmektedir. 2016’da çıraklık eğitiminin örgün eğitimin içine alınması ve mesleki eğitim merkezlerinin lise statüsüne yükseltilmesi, kağıt üzerinde olumlu bir düzenleme gibi sunulsa da, iş yaşamında çocukların çok daha erken yaşta üretime çekilmesine yol açmıştır.Milli Eğitim Bakanı’nın “Erken yaşta beceri yönlendirmesi, zanaat atölyeleri ve meslek ortaokullarıyla çocukların potansiyeli ortaokuldayken keşfediliyor” sözleri, iktidarın çocuk emeğine bakışını açıkça göstermektedir. Bu yaklaşım, 12–13 yaşındaki çocukların ucuz işgücünün bir parçası haline getirilmesine kapı açmaktadır.

Bir tarafta MESEM’de yaşanan skandallara rağmen savunma yapan Milli Eğitim Bakanı, diğer tarafta çocuk işçiliğiyle mücadele ettiğini iddia eden Çalışma Bakanı bulunmaktadır. İkisi de aynı hükümetin üyesidir ve ortaya koydukları tablo birbirini yalanlamaktadır. Bu durumda kamuoyunun hangi bakanın sözüne güveneceği belirsizleşmektedir.

“TEMEL İLKE BELLİDİR: ÇOCUKLARDAN İŞÇİ ÇIKARILAMAZ”

Önemle vurgulamak ve hatırlatmak isteriz ki; çocuk çocuktur. Çocuklardan işçi yaratılmaz. Bir ülke en değerli varlıklarını üretim baskısına teslim ederek ilerleyemez. Farklı adlar altında; çırak, stajyer, kursiyer, MESEM öğrencisi veya “erken beceri yönlendirmesi çocuklara ağır işlerin yüklenmesi kabul edilemez. Her olayın ardından topluma sunulan “kaza”, “kader”, “fıtrat” gibi açıklamalar, yaşananların gerçek nedenlerini perdelememektedir. Ortada ciddi bir yapısal sorun bulunmaktadır.

“AKP, EVRENSEL NORMLARI REDDETMEKTEDİR!”

Uluslararası kuruluşların değerlendirmeleri de bunu doğrulamaktadır. ILO, çocuğun eğitim hakkını ve gelişimini engelleyen işleri çocuk işçiliği olarak tanımlamaktadır. UNICEF, çocuk emeğini çocukların sağlığını ve gelişimini tehdit eden ağır bir sorun olarak görmektedir. Avrupa Konseyi’nin 2022 Stratejisi, çocukların erken yaşta işgücüne yönlendirilmesini modern sömürü biçimleri arasında saymaktadır. ILO’nun 138 ve 182 sayılı sözleşmeleri, çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını insanlık onuruyla bağdaşmaz bulmaktadır. Bilimsel çalışmalar ise çocuk işçiliğinin yoksulluğu kalıcılaştırdığını, eğitimden koparılan çocukların ileride çok daha ağır risklerle karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır.

Türkiye’de ise aksi yönde bir eğilim bütün ağırlığıyla ülkenin geleceğini ipotek altına almaktadır. MÜSİAD Genel Başkanı’nın eğitim zorunluluğunun “esnetilmesi” ve çocukların “piyasaya daha erken katılması” gerektiğini açıkça söylemesi, çocuk emeğinin iş dünyasının bir talebi hâline getirildiğini ortaya koymaktadır. Bu açıklama, Türkiye’de çocukların ekonominin açıklarını kapatacak bir kaynak olarak görüldüğünün en çarpıcı örneklerinden biridir. Böyle bir anlayış, çağdaş dünyada hiçbir demokratik hukuk devletinin kabul edebileceği bir yaklaşım değildir. Ekonomideki yapısal sorunları çözmek yerine sorunu çocuklara yüklemek, ülkenin geleceğini bile bile zayıflatmaktır.

Özcesi, bir devlet çocuklarını koruyamazsa, toplumsal geleceğini de koruyamayacaktır. Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle ifade etmek isterim ki: Bu ülkenin hiçbir çocuğu MESEM adı altında işçileştirilemez. Hiçbir çocuk ortaokul çağında işgücüne yönlendirilemez. Hiçbir çocuk ağır makinelerin, tehlikeli tesislerin, denetimsiz atölyelerin ortasına bırakılmaz. Çocuk emeğine dayalı bir ekonomik düzen, toplumsal açıdan sürdürülebilir değildir. Türkiye’nin, çocuklarını gerçekten koruyan bir ülke olması zorunluluktur.

Çocuk emeği sona erene, her çocuk güvenli eğitim ortamına kavuşana ve çocukluğun değeri bu toplumda yeniden hak ettiği yeri bulana kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hiçbir çocuk sessizliğe, çaresizliğe veya sömürüye mahkûm edilmeyecek. Bu, devlet olmanın temel sorumluluğudur. Ve biz bu sorumluluğu yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapacağız.


Benzer Haberler